14.3.24

İslamofobi Siyonist Bir Duruştur

 



BM Genel kurulunda İslam İşbirliği teşkilatı adına Türkiye ve Pakistan’ın girişimiyle kabul edilen 15 MART ULUSLARARASI İSLAMOFOBİYLE MÜCADELE GÜNÜ’nün ardından bir yıl geçti.

İslam dinine ve Müslümanlara karşı bir akım haline gelen ve İslam korkusu olarak tanımlanan İslamofobi giderek İslam karşıtlığı ve İslam nefretine dönüştürülerek küresel düzeyde dünyayı tehdit eden bir hastalık haline gelmiştir.

ABD’deki 11 Eylül 2001 olaylarının ardından İslam’ın bir şiddet ve terör dini olduğu Müslümanların da eli kanlı birer terörist olduğu şeklinde bir algı yaratıldı. Tarihçi David Miller bu algının Siyonist aydınlar tarafından icat edildiğini ifade eder. Terörizmin özellikle bir Müslüman biçimi olduğu ve Müslümanların terörizme yatkın olduğu algısı başta Batılı aydınlar olmak üzere tüm dünya kamuoyuna, görsel ve işitsel tüm iletişim kanallarıyla servis edildi ve edilmeye de devam ediyor.

Siyonist İslamofobi projesi ABD başta olmak üzere Batı’lı ülkelerin iç ve dış politikalarında kullanılan ‘ayrımcılık ve ötekileştirme’ stratejilerinin zeminini oluşturmuştur. Dışlanma ve ayrımcılık, Batı Dünyasında yaşayan Müslümanların gündelik yaşamını son derece olumsuz etkilemektedir. Şiddete uğrayış ve kamusal haklardan yararlanamama sorunu özellikle Batı Avrupa’da iç barışı tehdit eden önemli bir sorun haline gelmiştir.

Biden, Macron ve Wilders’in başını çektiği Siyonist aktörler, İslamofobik dalgayı körükleyerek dünya ve ülkelerindeki Müslümanları yok saymıştır. Siyonist efendilerinden ödül bekleyen bu kör siyasiler şunu iyi bilsinler ki;

İslamiyet, Avrupa’nın da Dünya’nın da bir gerçeğidir. Üstelik Batı Medeniyetinin geldiği nokta itibariyle tıkanan boyutuna, özellikle aile ve değer düşmanı yozlaşma ve zehirlenmelere karşı İslam, alternatif yaşam modeli sunabilme potansiyeline sahip güçlü bir birikime sahiptir.

Bugün İslamofobi’nin uğursuz yüzünü bütün çıplaklığıyla Filistin’de görüyoruz. Bu yüzde Batı’nın tüm çelişki ve ikiyüzlülüğü güneş gibi parlıyor. ABD ve Batılılar muazzam askeri güçlerini, milyonlarca insanı haritadan silecek katliamcı Siyonistlerin emrine vererek kan içen vampirlerle özdeşleştiler. Böylesi bir büyük insanlık faciasına imza atarak Batı Dünyasının haklı övüncünü teşkil eden demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi medeni kavramları yok saydılar.

Öte yandan İslam dünyasının ivedi bir biçimde imaj restorasyonuna ihtiyaç duyduğu yadsınmaz bir gerçektir. Sadece mazeret ve slogan üretmemeliyiz. Gerekçesi ne olursa olsun teröre, kaba kuvvete mesafeli olmalıyız. Kadına ikinci sınıf muamele ve şiddetin zerresine bile geçit vermeyen bir duruşu tavizsiz sergilemeliyiz. Fikir hürriyetine daha çok ağırlık verelim. Cehalete, nobranlığa ve bencilliğe karşı kararlı bir tavrı kuvveden fiile geçirelim.

Geçmişte yüz binlerin Haçlı yürüyüşüne göğüs gerdik. Bu günde Müslümanlar bünyelerinden yeni Kılıçarslan’lar, Selahattin’ler Fatih’ler çıkaracak güçtedir. İki milyar iki yüz milyonu geçmiş genç nüfusuyla İslam Dünyası, bugün belki çalkalanıyor ancak sevgi yolu Hz. Peygamber yolunun daima yolcusu olmuş ve olmaya da devam edecektir.

İslamophilia ve İslamolove daima nefrete galip gelecektir.

Ahmet MERAL, (Eğitimci, Tarihçi, Yazar)